Elementlerin Melezleri...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» Model Belirleme
sjendorf, lidja. EmptyAralık 28th 2012, 10:04 tarafından Svenja Leslie Air

» Bu mu Bu mu?
sjendorf, lidja. EmptyEkim 24th 2012, 10:37 tarafından Adolpha Dietrich

» Geyik Kısmı
sjendorf, lidja. EmptyEkim 24th 2012, 10:36 tarafından Adolpha Dietrich

» İsim | Ünlü Değişiklikleri
sjendorf, lidja. EmptyEkim 19th 2012, 18:35 tarafından Elsja London

» Melez Alımları | +65 puan
sjendorf, lidja. EmptyEylül 5th 2012, 12:55 tarafından Adolpha Dietrich

» ♆ ☆ Hell ☆ ♆
sjendorf, lidja. EmptyEylül 5th 2012, 10:14 tarafından Elsja London

» Poseidon ~ Sohbet
sjendorf, lidja. EmptyEylül 5th 2012, 09:11 tarafından Elsja London

» Temsilci Alımları
sjendorf, lidja. EmptyEylül 4th 2012, 10:25 tarafından Adolpha Dietrich

» sjendorf, lidja.
sjendorf, lidja. EmptyEylül 4th 2012, 09:21 tarafından Adolpha Dietrich


sjendorf, lidja.

2 posters

Aşağa gitmek

sjendorf, lidja. Empty sjendorf, lidja.

Mesaj tarafından Lidja Sjendorf Eylül 4th 2012, 09:13

    Zamanın hışmına uğramış taşlarla bezeli sokak, on sekizinci yüzyıldan kalma gibi görünüyordu. Şaşaalı elbiseleri ve çan gibi etekleriyle zarif hanımefendilere uzun boylu siyahlara bürünmüş beyefendiler eşlik ediyorlardı. Asil bir şekilde yürüyen farklı şekillerde süslenmiş atlar, çeşitli renklerle adeta bir renk töreni yaratan faytonları çekiyorlardı. Taş kaldırımlı yolun sonunda heybetli yapısıyla dikkat çeken bina, balo olduğunu resmileştirmek istermişçesine süslenmişti. Zarif sokak lambaları yolun iki yanında da sıralanmıştı, ışıklarıyla karanlık geceyi altın sarısı bir ışıkla sarmalıyorlardı.

    Bütün bunların yanında, bir duvarın kenarına gizlenmiş siyah bir karaltı vardı. En az gece kadar karanlık pelerini ile masal kitaplarından fırlamış kötü cadılara benziyordu. Gevşek duran kapüşonundan kurtulan, altın ipek gibi saçları omuzlarına dökülüyordu. Karanlık yüzünde seçilen tek şey altın diskler gibi parıldayan gözleriydi. Mermer kadar pürüzsüz ve soluk tenli ellerini inceledi dikkatle. Uzun, ince parmaklarının sonunda düzgünce törpülenmiş biçimli tırnakları yer alıyordu. Avuç içleri, az önce tırnaklarını eline bastırdığı için hilal şeklinde dört tane kırmızı izlerle doluydu. Sıkıntıyla iç çekip tekrar başını kaldırdı. Sokaktaki fayton sayısı ve binanın girişindeki insan sayısı azalmıştı.

    Zarif bir hareketle oturduğu yerden kalkıp başlığını indirdi. Kadife kumaştan kurtulup özgür kalan saçları altın sarısı bukleler halinde sırtına döküldü. Biçimli dudakları göz alıcı bir kırmızıya boyanmıştı, iri gözleri altından yapılmış gibiydi. Çıkık elmacık kemiklerine yansıyan ışık, yanak çukurlarına gölge yapıyordu. Kusursuz kaşları saçlarıyla aynı renkteydi; sarı.

    Pelerini parçalamak istercesine vücudundan çekip çıkarttı. Siyah kadife pelerinin gizlediği hatlı vücudu, baloya uygun tasarlanmış şişkin etekli bir elbiseyle sarılmıştı. Eteğin ucu yerleri süpürüyordu. Aslında bu elbiseden nefret etmişti, ancak ortama uyum sağlamak için giymesi gerekiyordu. Kıyafetin bir parçası olan korse ciğerlerindeki tüm havayı çekmişti, her an boğulma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Çok kötü şeyler yapmıştı ve bu, telafi etmek için son şansıydı. Aksi takdirde tanrılar peşine düşecekti.

    İrkilerek adımlarını hızlandırdı. Çevresindeki hava gittikçe ağırlaşıp ısınıyor, kötü bir şeyin haberini veriyordu. Birden garip görüneceğini düşünmeden edemedi. Hiçbir hanımefendi baloya yalnız başına gitmezdi, daha doğrusu gidemezdi. Çünkü yasaktı, bu ahlaksızlık ve başına buyrukluk olarak eksi yönlerinize geçerdi. Üzerinde inciden güller işlenmiş tarak gür saçlarının sadece bir kısmını hapis tutabiliyordu. Beyaz mermer basamaklara ulaştığında derin bir nefes aldı, gümüş oymalı kapılardan geçen bir adamın ona bakışını gözden kaçırmadı. Bu onun için garip bir durum değildi elbet, gittiği her yerde böyle şeyler olurdu; hayran bakışlar ve fısıldanmalar. Yine de pek taktığı durum olmazdı, şimdi de yoktu. Onun için, yalnızca ödemesi gereken bedeldi önemli olan.

    Saklandığı zaman eline geçirdiği beyaz eldivenleriyle eteğini hafifçe kaldırıp basamaklara tırmandı. Ne beklediğini bilmiyordu, ancak devasa bir balo salonundaydı. Koyu yeşil mermer duvarlar mum ışığında gizemli bir şekilde parlıyorlardı. Kızın gözleri odada pek fazla oyalanmayarak sağa döndü.

    Siyahlara gömülmüş, zarif bedenli inanılmaz güzel bir kadın karşısında dikiliyordu. İnsanüstü bir güzelliği vardı, kız onu tanımasa tanrıça olduğunu sanabilirdi. Kömür karası saçlarıyla hoş bir çelişki yaratan gümüşi teni vardı, düzgün yüz hatları çekiciydi. Ancak gözlerinin olması gerektiği yerde iki boş kara delik yer alıyordu.

    Luxuria, diye tısladı ve bir adım geri çekildi. Gözlerinden şaşkınlık ve korkudan çok dehşet okunuyordu.

    “Evet, tatlım,” dedi kadın ağzından bal damlıyor gibi bir ses tonuyla. “Beni hatırlıyorsun, aferin. Yazık, çoğu kişi bizi unuttu.” Çekici bir şekilde gülümsedi. “Aslında… Herkes. Umarım kardeşlerimi de tanıyorsundur,” diye ekledi umursamaz bir şekilde.

    Kız hemen arkasını döndü ve altı şeklin de insan biçimine girdiğini gördü. Hepsi de en az kız kardeşleri kadar güzeldi ancak biri kiloluydu. Kızın elleri belirgin bir şekilde titremeye başlamıştı. Kalbi, daha fazla atmayacağını kabullenmişçesine güm güm atıyordu. Hepsinin adları zihnindeki fırtınada dönüyor, şimşek gibi çakıyorlardı. Superbia, Avaritia, Luxuria, Invidia, Gula, Ira, Acedia. Kibir, açgözlülük, şehvet, kıskançlık, oburluk, öfke, tembellik. Yedi ölümcül günah. Yedi ölümcül günahın çıkışıydı, Pandora’nın kutusundakiler gibiydiler ancak çok daha kötü ve çok daha yaşlılardı. Kızın bildiği kadarıyla Uranüs’ün yer altına tıkıldığı zaman yaptığı çocuklarıydı bunlar. Oldukça tehlikelilerdi ve tanrılar ise en çok ihtiyaç duyulduğu zaman ortadan kaybolmuştu. Gaia uyanmıştı ve Uranüs de yandaşları sayesinde dirilmek üzereydi. Tarihte böyle bir şey daha önce hiç yaşanmamıştı ve bu bir ilk olacaktı. Jüpiter Kampı ise taraflarını seçmek zorunda kalacaklardı; Uranüs mü Gaia mı? Toprak Ana’nın tanrılara karşı büyük bir öfkesi vardı, doğru, ancak kocasına olan nefreti bin kat daha büyüktü. Ve bu, gelmiş geçmiş en büyük savaş olacağı anlamına geliyordu.

    “Ah, Estélla… Güzel yüzünü ne kadar da özlemişim.” Invidia sırıtarak kıza baktı. Bakışları kızın zihnindekileri ve Estélla’nın olacakları anladığını fark ettiğini gösteriyordu. “Bunların olacağını biliyordun, değil mi küçük kahin?” Dudaklarından bir kahkaha çıktı, Estélla yüzünü buruşturdu.

    “Bize katılırsan sana zarar vermeyeceğiz, biliyorsun değil mi?” Avaritia araya girdi. Kız bir an şaşkınlıkla ona baktı, kendisini durduramadan dudakları hareket etti. “Ya Raphael?”

    Yedi ruh da sarsılarak güldü, bu arada Luxuria da aralarına katılmıştı. “Hani umutsuz bir şekilde aşık olduğun çocuk mu?” Ölümcül bir şekilde sırıtarak ekledi: “Mars çocuğu olan? Madem istiyorsun, ona da bir şey olmaz.” Estélla kadına yandan bir bakış attı, kızı eline geçirdiği için içten içe zaferini kutluyor olmalıydı.

    Bir an kız kahkahalara boğularak iki büklüm oldu, gülüşü kapalı mekanda yankılanıyordu. Yedi kardeş de ona tuhaf ve şaşkın bir şekilde baktı. Sandığımdan da kolay oldu.

    “Geleceğinizi görebiliyorum,” diye fısıldadı gizemli bir şekilde. “Jüpiter Kampı tarafını seçecek ve neredeyse orası kazanacak. Aralarında casuslar olacak ancak hepsi aklanacak, kazanan tarafta yer alacak. Siz ise babanızla beraber doğranıp yer altında tutsak edileceksiniz.” Sesini yükseltti, sanki göklerin onu duymasını bekliyor gibiydi. “Tanrıların terk etmiş olanları dünyaya mutlak zaferi kutlamak için geri dönecekler, ancak pek hoş karşılanmayacaklar-”

    “BU KADAR YETER!” Superbia’nın tiz çığlığı neredeyse Estélla’nın kulak zarını deliyordu. Gözleri tehditkar bir şekilde büyümüştü, uzun tırnaklarıyla bir pençeyi andıran parmaklarının arasında gözleri kadar kara bir ateş topu tutuyordu. “Bu saçmalıklar artık buraya kadar. Senin öngörün bozulmuş,” Konuşurken sesi titriyordu, ancak bu öfke ve şaşkınlıktandı. “Savaşı biz kazanacağız, Kamp’ı sürgüne yollayacağız ve titanlarla Gaia’ya babamızın adına hesap soracağız.” Elindeki gözleri kadar siyah ateş topunu kıza doğru çevirdi ama bir el onu durdurdu.

    "Bu kadar kolay ve hızlı ölümü hak etmiyor o." Gula kız kardeşini nazik bir hareketle engelledi. Yedi kardeşteki tek erkek oydu. "Bence onu bir kazığa bağlayıp sevgilisini-pardon, ondan hoşlandığından haberi bile olmayan çocuğu gözlerinin önünde öldürelim."

    Acedia'nın tiz kahkahaları kulaklarını neredeyse sağır edecekti. Yüzündeki kendini beğenmiş ifadeden bu olaylardan çok keyif aldığı anlaşılıyordu. Superbia ise her şeye karşı ilgisiz görünüyordu, Estélla geleceklerini anlattığından beri böyleydi. Kehanetlerine takmıştı kafasını.

    Avaritia başını onaylar gibi salladı. Her ne kadar belli etmese de onun da kızın acı çekmesi fikrinden hoşlandığı belliydi. Jüpiter Kampı'nın biricik kahini ölecekti, çok yazık. "Ama onu bayıltmamız gerek, sonra da Sis'i devreye sokarız."

    Estélla herkese rağmen sessizdi. Sıkılmış yumrukları ve yumulmuş gözleri ibr şey yapmaya çalıştığını ele veriyordu. Bunu ilk fark eden Invidia oldu; "Yoksa süper güçlerini mi kullanmaya çalışıyorsun Neptün kızı?" Nereden biliyorlar, diye düşündü öfkeden çok şaşkınlık ve dehşet içinde Estélla. Kapanmış göz kapakları fal taşı gibi açılmıştı. Sonradan aklına geldi; onlar her şeyi bilirler. Hadi canım. Kendini beğenmiş sümüklü ihtiyar moronlar. Bunun düşüncesi genç melezi gülümsetmeye yetti. "Ah, tabii. Bilmediğimizi sanma. Apollon'un sana acıdığını ve seni sahiplendiğini, kampta 'ucube' damgası yeme diye senin baban olmayı kabullendiğini herkes biliyor. Pardon, kamp dışındaki herkes." Genç kahin tırnaklarını avuç içine sıkıca bastırdı, dişlerini gıcırdattı. Ellerini açtığında avucunda hilal şeklinde küçük kırmızı izler vardı.

    "Ama bunu yapamazsın tatlım. Aslında, fark etmediysen diye söylüyorum, yanında biz olduğumuz sürece okyanusun ruhunu çağıramazsın. Hep sormuşumdur, senin nasıl Neptün çocuğu olduğunu anlamadıklarına."
    Kıkırdayarak kıza baktı.

    Ve her yer karardı.

    ***

    Hani derler ya, erkekler ağlamaz diye. Ağlayamaz, onların gözyaşları yok derler hani. Raphael Delacroix bunun tam aksi olduğunu rahatça kanıtlayabilirdi. Hatta canlı kanıt olarak kendisini gösterirdi. Gözlerinin yanmaya başladığını hissediyordu. Şu an yanında Estélla’nın olmasını ne kadar çok isterdi. Ama yoktu.

    Estélla Herondale’in kefeni küçüktü, sarı renkli kumaşın üzerine bir ok ile yay basılmıştı. Arka planda parlayan bir güneş vardı. Oysa hava kâhinin gidişine üzülmüş gibiydi; soğuk ve kasvetli. Bulutlar bir araya toplanmıştı, yağmur yağacaktı ancak sanki kefenin yanmasını bekliyorlardı. Sonra yağmur yağacaktı.

    Parmak uçlarını şakaklarına bastırarak başını geriye attı. Kızın aurasını yanında hissedebiliyordu, onunla yaşadıkları gözünün önüne bir sinema perdesi misali iniyordu. Daha dün o kadar canlıyken, şimdi ise bir kefenin içinde sorgulanmayı bekliyordu. Ona bakışı, altın renkli gözlerinden kendi yansıması, üstünden kalkmasını istemesi… Hiçbiri sanki Raph suçluymuşçasına zihninden çıkmıyordu. Bu haksızlıktı. Gerçi, yaşamdaki hiçbir şey adil değildi. “Hayat adil değildir, onu adil kılmak senin görevindir.” demişti bir kere annesi. Ki bu yanlıştı, tanrılarım, her şey yanlıştı. Başını iki elinin arasına koyarak kızı düşünmemeye çalıştı. “Kollarımı bırakacak mısın? Ağrımaya başladılar da.” diyordu Estélla kıkırdayarak. “Sana çıplak ve amuda kalkmışken kalp ameliyatı yapmanı söylemedim. Ellerimi serbest bırak,” Sonra yüzü ciddileşip oğlanın tutuşundan kızarmış bileklerine dik dik bakıyordu. Şimdiye kadar ona hep kız kardeşi gözüyle bakmıştı, dünyanın gösterdiği şekilde değil. Kıpır kıpır, yerinde duramayan, anlayışlı ve güzel bir kız kardeş. Estélla güzeldi, ancak Raphael bunu daha önce fark etmemesine şaşıyordu. Ancak o an bir şeyi anladı; üç ay boyunca kendisinin bile farkında olmadan inkâr ettiği, ama bariz bir şekilde ortada olan bir şey.

    Onu seviyordu.
Lidja Sjendorf
Lidja Sjendorf
Ares Kızı | Kulübe Lideri | Ateş Temsilcisi

Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 04/09/12
Uyruk : Amerikan.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

sjendorf, lidja. Empty Geri: sjendorf, lidja.

Mesaj tarafından Adolpha Dietrich Eylül 4th 2012, 09:21

Tebrik ederim, rp puanınız 100. Tek kelimeyle harika bir rpydi. İyi rol oyunları dilerim.
Adolpha Dietrich
Adolpha Dietrich
Zeus Melezi | Hava Temsilcisi | Kulübe Lideri | Admin

Mesaj Sayısı : 81
Kayıt tarihi : 01/09/12
Yaş : 25
Uyruk : Fransa

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz